Programda ihracatçının yaşadığı sorunlara değinen ve çözümün mümkün olduğuna dikkat çeken Yavuz Eroğlu'nun konuşmasından çarpıcı başlıklar şu şekilde sıralandı:

- "İhracat ve ihracatçı Türkiye için çok önemli. Ekonomi Bakanlığı tarafından kurulan İhracatçı Birlikleri yarı özerk bir yapı. Amacı nedir? Birlik köprü vazifesi görsün, ihracatçının sorunlarını Bakanlığa getirsin, sektörün bire bir nabzını tutsun, çözüm üretsin. Bu şuna benziyor; şirketinizde ihracat bölümüne bir ihracat müdürü aldınız. İhracat müdürünüzün yetkinliği zayıf, işi bilmiyor, yabancı dili zayıf, üstüne üstlük isteksiz olduğunu farz edin. Böyle bir ihracat müdürüyle vasatlıktan öteye geçemezsiniz. Dil bilmediği için doğru bir şekilde sorunları aktaramaz, isteksiz olduğu için çaba göstermez. İhracatçı Birliği aslında tam da bahsettiğimiz ihracat müdürüyle eş tutulabilecek bir yapı. Çünkü yapması gereken şey, bizim için mücadele etmek, sorunlarımızı doğru bir şekilde ve doğru bir dille yetkili mercilere aktarmak. Biz kendi müşterilerimiz için nasıl mücadele ediyorsak, ihracatçı birliğimiz de bizim için öyle mücadele etmelidir. Yoksa sonuç almak ilerlemek mümkün değil. İşte ihracatçı birliklerinin seçimleri bu yüzden çok önemli. Bu kuruluşların başına daha iyi ihracat müdürleri yani bizi daha iyi temsil edecek yöneticiler koyabiliriz. Buna gerçekten ihtiyacımız var.

- Kendi sektörüm olan "kimya" üzerinden bir örnek vermek istiyorum. Sektörümüzün en çok ihracat yaptığı pazarlardan bazıları; Irak, İran, Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir. Bunlar çok önemli pazarlar bizim için. Son dönemde bu pazarların hepsiyle bir problemimiz var. Örneğin, Irak ekstra maliyet oluşturabilecek kontroller yapıyor. İran’a kozmetikçilerimiz mal sattığında, İran kendisi yerli kozmetik üretmek istediği için tarife dışı engellerle maliyeti artırıp, Türkiye’den gelen malların ithalatını zorlaştırıyor. Fas, Tunus, Cezayir belli ürünlerin ithalatına yasak getirdi. Peki bizim ihracatçı birliğimiz ne yapıyor? Bize duyuru atıyor, buralara mal satamıyoruz sorun var diyor. Biz de soruyoruz, peki siz bize bu duyuruyu atmak dışında ne yapıyorsunuz? Diyorlar ki; bu makro bir konu, devletleri ilgilendiren bir konu, biz bu konuya hiçbir şey yapamayız. Peki siz buna bir şey yapamazsanız, devletleri doğru yönlendirecek, ekonomik yönden doğru sorunu ortaya koyacak, ihracatçının sorununu çözecek yapı hangi yapıdır? Aslında İhracatçı Birliklerinin görevi tam da budur.

- Bildiğiniz gibi İran’la Türkiye arasında zorunlu konsolosluk onayı şartı geldi. İhracatçılarımızın İran’a yaptığı ihracatlarda masraflarını arttıran bir durumdu bu. PAGEV olarak biz ne yaptık? İki ülke arasında bir mesele olsa da bunu hızlandırıcı, ekonomik anlamda önemini vurgulayıcı, iki ülkenin sanayicilerini bir araya getirici katalizör görevi gördük. Sorunun çözümüne katkı verdik. İki ülke sanayicileri de bu işten menfaat gördü. İhracatçı birliğinin de bunları yapması gerektiğini düşünüyorum. Bir taraftan bakıyorsunuz, yurt dışında fuarlarımız var, bizim pazar çeşitliliğini sağlamamız lazım. Farklı pazarlara mal satmamız lazım. Fuarlarda Milli katılım uygulaması doğru olarak uygulanmıyor. Bizim katma değerli ürün yapmamız lazım, Türkiye’nin büyümesi lazım derken, marka yok ortada. Milli Katılımda firmalarımızın markası ön plana çıkarılmıyor. İhracatçı Birlikleri stantları yaptırırken firmalarımızın markalarını öne çıkarması gerekiyor. Ayrıca Milli katılım ne demek? Toplu olarak stant yeri satın almak demek. İhracatçı birliğince toplu bir stant alanı kiralanıyor her marka orada yerini alıyor. İşin ilginç yanı, bireysel katıldığınızda ödediğiniz bedel, toplu katıldığınız bedelden daha az. Akla mantığa aykırı bir şey. Milli katılım nasıl olur da bireysel katılımdan daha fazla olur. Bu sadece stant konstrüksiyonu ile açıklanamaz. Demek ki bu organizasyonlar iyi bir iş adamının kendi işini yönetmesi gerektiği gibi yönetilmiyor. İhracatçı nasıl olsa parasını ödüyor deniyor. Devletin teşviki orada çarçur ediliyor.

- Limanlar bizim ithalatımızda, ihracatımızda çok önemli. Tarihsel anlamda bir ülkenin ticarette başarılı olması için ekonomide en önemli ihtiyaç o bölgenin ticaret yolları üzerinde olmasıdır. Ticaret yolu üzerinde olmak demek burada ticaret maliyetinin düşük ve kolay olması demektir. Bunun da en önemli kısmı lojistiktir. Maalesef Türkiye'de limanlarda lojistik maliyetiyle ilgili tekele varan yapılar var. İş yapmaya çalışan ihracatçıya çok fazla ekstra ücretler çıkarılıyor. Ve bunların hiçbir karşılığı yok. Son iki sene içinde ihracatta lojistik fiyatları çok ciddi oranda arttı. İhracatçı Birliği bu konuda ne yapıyor? Bunlarla ilgili ihracatçı birliklerimiz bizim adımıza büyük toplu alım yapan bir kuruluş gibi davranabilir. Lojistik yapan, nakliye yapan ihracatçılarımız, ihracatçı birliklerimizin üyesidir. Bu kadar toplu bir gücü elinde tutan birlikler, bu konuda sonuç alıyorlar mı? Çözüm üretiyorlar mı? Mesela Çin’in hammadde alımında yaptığı toplu hareket etme yöntemi gibi çözümler getirebiliyor mu? Maalesef bunu göremiyoruz. Sivil toplum örgütlerimizin çoğu “herkesi hoş tutmayı” ön planda tutuyor. İhracatçıyı hoş tutalım, etrafımızı hoş tutalım, yönetim kurulumuzu hoş tutalım. Hoşlukla Türkiye istenen ekonomiye ulaşamaz. Nezaket başkadır, herkesi hoş tutmak için iş üretmemek başkadır. Oysa sivil toplum örgütlerimiz, ihracatçı birliklerimiz bizim gerçekten iş üretebileceğimiz örgütlerimizdir. Bunlara gereken önemi verirsek, ihracatımızı kolaylaştırıp, arttırabiliriz. Ülkemiz için de firmalarımız için de daha iyisi mümkün.

- Bildiğiniz gibi Türkiye’de siyasi seçimlere katılma oranı yüzde 80 seviyesinde. Ama Nisan ayındaki Sanayi Odası, İhracatçı Birliği, Ticaret Odası seçimlerini düşündüğünüzde seçimlere katılım oranı ortalama yüzde 5. Yani sadece yüzde 5 katılımla başkanları, yönetim kurullarını seçiyoruz. Peki neden yüzde 5 gibi düşük bir rakam? Demek ki sanayici, ticaret erbabı, ihracatçı bu seçimlerden bir sonuç çıkacağına bir değişiklik olacağına inanmıyor. Halbuki amaç geniş bir katılımla ihracatçının sorunlarını ve akılcı çözüm önerilerini paylaşarak çözüme kavuşturacak mücadeleyi yapacak nitelikte kişileri ihracatçı birliklerinin başına getirmek olmalı. 

- Hep aynı ekipler yine yüzde 5’lerle başkan seçerse, buraya gelecek yönetimler yani Türkiye’nin ihracat müdürleri yine isteksiz, yeteneksiz ve sorunlarımızı doğru yerlere aktaracak dili bilmeyen ihracat müdürleri olurlar. Ama bizler elbirliğiyle daha iyisini yapabileceğimizi biliyoruz. Hep birlikte seçimlere yoğun katılım gösterip işimiz, ihracatımız ve ülkemiz için daha iyi bir değişimi gerçekleştireceğiz."
 

Seçimlerde oy kullanmanızı kolaylaştırmak ve sizlere destek olmak amacıyla aşağıda oy kullanma prosedürünü paylaşıyoruz.

Bildiğiniz gibi 2018 Nisan ayında sizin de üyesi olduğunuz İstanbul Kimyevi Madde ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) seçimi gerçekleşecek. 6000'den fazla ihracatçıyı temsil eden İKMİB’in pasiflikten kurtulup, çözüm üreten bir yapıya kavuşup kavuşamayacağı belirlenecek. İKMİB’in çözüm üreten bir yapıya kavuşması için, geleceğimiz için oy kullanmak çok önemli.

Oy kullanıp değişimi sağlamak için Ekteki Temsilci Bildirim Yazısı formunu doldurmanız gerekiyor. Bu formu doldurup kaydettirmediğiniz takdirde oy kullanmanıza müsaade etmemekteler!

Oy kullanarak, değişimi başka bahara bırakmayacak, sektörümüzün sorunları için mücadele edip sonuç alan dinamik bir ekibin önünü açacağız.

Gerekli Evraklar:

1. Firma imza sirkülerinde belirtilen firmanın temsil ve ilzam yetkililerinden biri adına hazırlanmış ekte bulunan Temsilci Bildirim Yazısı (ıslak imzalı ve kaşeli)

2. Firma imza sirküleri

Konu ile ilgili sizlere yardımcı olabilmemiz için hazırladığınız evraklarınızı tarafımıza gönderebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için 0533 620 87 36 numaralı telefonu arayabilirsiniz. 

Genel Kurul Yer ve Saati açıklandığında tarafınıza ayrıca bilgi verilecektir.
 

PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu'nun BloombergHT Ana Haberde İhracat ve İhracatçı Birlikleri Hakkındaki açıklamalarını izlemek için tıklayınız.

Saygılarımızla,

Ertan Güneş
Genel Sekreter